Eylül 24, 2022
şuradan Kedistan
2,311 görüntüleme
Türkçe | Français

Kürt gazeteci Ziya Ataman, Eylül ayı başında sürgün edildiği Erzurum cezaevinden yazdığı mektuba Kedistan okuyucuları için yazdığı bir makaleyi eklemiş…

“Yapacak bir şey yok!”

Bazı zamanlar öyle olur ki hiç bir şey yapasın gelmez. Düşünmek bile zahmetini tattırır, onu da bir köşeye koyarsın. Bir eksik kalanın olur, o da görünmez (!). Dünya bu ya, hep yapacak bir şeylerin olması mecburi değil. Ama hareket etmek mecburiyeti hissettiğinde, yapmayı istediğin bir şeyi yapmak istediğin anda, olurlu şeylerin olmaması zor bir deneyim oluyor insana. Biçare, yalnız hissiyatı tattırıyor. Yapabileceğin şeyleri bile gönülsüz yaparsın. Öyle olur ki, birden her şeyi boş verme eğilimine girersin.

“Yapacak bir şey yok!”. Bu deyimi yedi yıla yakındır işitiyorum. Bir adımlık mesafede olan olumlu şeylere bile negatif bir anlam yüklemeyi becerebilen bir çok kişiyi tanıdım. Çaresiz, muhtaç edilmeyi huy edinenleri… Öyle oluyor ki, bazı zamanlar konuşmana bile yazık ediyorsun. Konuşmamız bizlere karşı isyan bayrağını çekiyor. Ama gerçekten, “mecburuz, konuşmalıyız” diyoruz… “Yapacağımız bir şey yok!”

Cezaevi bu olumsuz durumu yaşatmayı becerebilen yegane devlet müessesesi. Senin olan bile artık senin değildir anlayışı çıkıyor karşına. Hatta “sen bile artık sen değil, benim şekillendirdiğim gibi olacaksın” mottosunu ezberlettiriyor. Ben ben olmadıktan sonra, düşlerim de artık başkasına ait oluyor. Boş bir çuvala yırtık kıyafetleri dolduruyorlar işte. “Yapacak bir şey yok!”

“Yapabilecek bir şey yok”, çünkü her şey yapılırsa tutsak etmenin tadı kaçıyor. Hissettirmemeli, dilendirilmeli! Mecbur, “bırakırsan kendi keyfi ile istediğini yapabilir” korkusu kendini gösteriyor. Yüksek güvenlikli burası!

Bugün kıyafetlerim tek tek sayıldı. Neden mi? Girişte kıyafetlerim acele ile verildiğinden, kotama ek bir kazak yazılmış. Oysa hiç bir kazak almamıştım. Montumu, yeleğimi ve hırkamı, şişkinlikleri yüzünden almaları yetmiyormuş gibi, üstüne istediğim kazağımı da alamayacaktım. Yemin ettirdiler, bir kazak için… Yetmedi arandı da. “Bu yaptığınız güvensizlik doğuruyor” dedim, ama onların da “yapacakları bir şey yokmuş!”.

Sporumuz var fakat ayakkabımız yok. Hayır, var da, verilmeyececekmiş, “yapacak bir şey yok!“. “Bu üç parça patates ile mi doyacağım?” dersin, ama “yapacak bir şey yok!”. “Aramayı şimdi yaptın…”, “tekrar yapacağım, yapacak bir şey yok”. Yok, yok!

Sahi sizleri unutuyordum bu yoklar içinde. Yapabileceğiniz bir şey var mı? Şahsen, bu yoklar içinde, bir yok yaşamı ezberledim durdum. Oysa bu duvarlarla tanışmadan önce hepimiz aynı gökyüzüne sahiptik. Güneşin ısısını ortak bölüşürdük, ve insandık, en amiyane tabirle! Fakat bu yaklaşımların bizleri getirdiği yerde farklılıklarımızın olduğunu gördüm. Bir hiçlik, ve bu hiçlik içinde yapılacak şeylerin olmasına rağmen, “yapabilecek bir şey olmamasını” gördüm.

Merak ediyorum böyle bir yaşamı hiç tattınız mı? Bunu, günde bir buçuk saat havalandırmanın haricinde hep yaşayanım. Evet, günde yalnızca bir buçuk saat. Bizler için “yapacak bir şeyiniz olmasa da”, kalan 22 buçuk saatimizin heba olmasına izin vermeyin. Gökyüzünü bizim yerimize doya doya seyredin. Gece, gündüz, farketmez…

Ziya Ataman
13 Eylül 2022
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi

Ziya ve arkadaşlarını mektup ve kartlarınızla destekleyin…

Ziya Ataman
2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi
A2 / 2K – 10
Yakutiye ERZURUM


Kedistan’ı destekleyin, bağışlarınızla yaşatın

Kedistan’ı ve arşivlerini elimizden geldiğince yaşatmaya çalışıyoruz. Kedistan bağımsızlığını koruma kaygısı ile fon ya da reklam almıyor, habere ulaşma hakkının karşılıksız olması gerektiği prensibi dahilinde abonelik zorunluluğu getirmiyor ve tüm katılımcıları da gönüllü. Bugüne dek en aza indirgediğimiz masrafları, dayanışmak isteyen okuyucularımızın bağışlarıyla karşılayabildik. Sizler de destek olabilirsiniz.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
KEDISTAN
Le petit magazine qui ne se laisse pas caresser dans le sens du poil.



Kaynak: Kedistan.net